Durumbildirimi.com / 22 Kasım 2013


Televizyon izleyicileri için diziler hayatlarının tam ortasında yerini aldı. Neredeyse her hafta evimizin konforunda bir film izler gibi yeni bölüm diziler izliyoruz. Bu yapımların çoğu gerçekten çok ciddi ses getiriyor ve rayting alıyor. Bizler o dizilerin oyuncularını tanıyoruz belki ama onları bizim evimize kadar getiren kocaman bir ekip var arkalarında. Bu hafta Avşar yapımda uygulayıcı yapımcı olarak görev yapan Ali Leskay ile sektörden, süreçten konuştum. Keyifli okumalar.


Çocukken televizyonun başından hiç kalkmazdım… Zorla, kavga-kıyamet uykuya yatırırdı annemle babam beni… Gençlik dönemlerimde ise yüzlerce film izliyordum artık. Bir süre sonra bu işin içinde yer alma isteğim oluştu. Anlatacak hikayelerim vardı. Üniversiteden mezun olduktan sonra iktisat bölümüyle ilgili herhangi bir alan yerine, hayallerimi realize etmek adına bu sektöre girdim en dibinden.
Set öncesi, setteki ve set dışındaki tüm yapıların koordinasyonunu sağlar. Bir setin belkemiğidir…
Dramalarda kanalların talebi genelde 90 dakika oluyor. 90 dakika demek, 75-80 sayfalık bir teksti 6 günde çekme zorunluluğu demek. Günde ortalama 13-14 sayfa çekmek durumundayız. 1 sayfa senaryo, hazırlık ve ulaşım hariç ortalama 1 saatte çekilir, dolayısı ile uzun saatler çalışılabiliyor. İnsanlar, bu durumu bilerek işleri kabul ediyor. Sektördeki büyük firmalar -ki sayıları azdır- sosyal güvence ve düzgün ödemeler konusunda çalışanlarını tatmin ediyor, çeşitli yönlerden mutsuz olanlar ise bir şekilde sistemden çıkıyor. Mali altyapıların yeniden düzenlenmesi ile dizi minütajların olması gereken sürelere inmesini çok isterim ve bu hayal değil, bunun gerçekleştiğini göreceğiz.
Reklam verenler, A/B ve C1 adlı 3 farklı izlek grubunun 20 yaş üzerindeki kitlesinin beğenilerinin ortalamasını baz alırlar. Bu tamamen ticari bir yapıdır ama bu yapı asla herhangi bir işin kalitesini belirleyici tek unsur değildir. Bunun ispatı, kalktığına üzüldüğümüz, yerinde durduğuna şaşırdığımız işlerdir.
Yurtdışını bölersek; Kuzey Amerika ve Avrupa da sit-com’lar 25, dramalar 40-45 dakika. Uzakdoğu ve Güney Amerika da ise dramalar yaklaşık 60 dakika. Bizde ise dramalar 90 dakika ve üzeri. Bu uzun minütajın sebebi tamamen finansman ve reklam süreleri/periyodları’na ilişkin kurallar ile alakalı. Basit bir orantı yaparsak, reklam saniye ücretleri 2 katına çıkarsa, dizileri 45 dakika yapabilirsiniz. Böylece işlerin niteliği artar, çalışma koşulları da o oranda düzelir. Bunu uygulamak tabi ki mümkün ama önce ekonomik şartların buna yol vermesi gerekli.
Hikaye en önemli unsur, yeni bir hikaye zaten yok ama burada, akıcı bir dil, sürükleyici bir anlatım ve gerçekliğe uygun karakter yapıları devreye giriyor. Ardından işin mali kondisyonu, şartlar içinde yapılabilirliği ve ne kadar süreklilik arz edebileceği gibi kriterleri değerlendiriyoruz.
Görece değişir tabi, yapım şirketleri çaba konusunda farklı seviyeler sergilerler fakat tek merci kanaldır şu an için. Şu an için diyorum çünkü gelecekte yapım şirketi diye bir kavram kalacağına inanmıyorum. Gelecekte Yapım Stüdyoları olacak ve kanallar ile çözüm ortaklığı prensibiyle hareket edilecek. Şu an için sektöre uzak bir kavram gibi duran pilot bölümler ortak finansmanla çekilip onanacak, garantörlü yapılar kurulacak ve bu endüstrileşmeyle birlikte bu durumlar adil bir dengeye oturacak.
Şu ana kadar 2 defa karşılaştım. Birinde hukuk mücadelesini kazandım, üstelikte bir kanala karşı. Diğerinde ise dava süreci yakında başlayacak. Umarım adalet bir kez daha tecelli eder.
Avşar Film’in dizi, sinema filmi ve sinema salonu işletmeciliği adına bir çok projesi mevcut ama tamamına hakim değilim, her işin başında ayrı ayrı profesyoneller var, “Bugünün Saraylısı” ile o kadar meşgulüm ki genel kondisyonla ilgili çok haberli olamıyorum. Ama yoğunluğumun rutine döneceği Aralık- Ocak aylarında, Avşar Film adına, hikayesine çok inandığım bir sinema filminin senaryo ve cast hazırlığına başlayacağım. Proje onaylanırsa Haziran’da çekimlerine başlarız, Kasım 2014 gibi de vizyona girer.

Yorum yazın:


Arama