Ranini.tv / 29 Ekim 2014

Fotoğrafta arkada kalan kişi, dizinin emektar kuaförü rahmetli Ahmet Akbıyık. Nur içinde yatsın.


Hatırla Sevgili'nin yayına çıktığı 7 Kasım 2006'nın yıl dönümünde Ranini.tv olarak diziyi bir de mutfağındakilerden dinleyelim dedik ve Ali Leskay'a sorduk. Bilmeyenler için hemen söyleyelim Ali Leskay, dizinin mekân sorumlusu. İzlerken çok beğendiğimiz ve gitmek istediğimiz yerleri bulan kişi yani.


Sizin gözünüzden Hatırla Sevgili'yi bizlere biraz anlatır mısınız? Nasıl başladı? Hangi mekânları kullandınız?

2006 yılının soğuk bir ekim akşamı çalkantılı bir vapura atlayıp Büyükada’ya gittim. “Hatırla Sevgili” diye bir dizi çekiliyordu. Dizinin mekân sorumlusu, işin ağırlığı ile baş edemeyip ayrılmıştı, acilen bir mekâncı arıyorlardı. O gün dizinin sanat yönetmeni, sevgili Nilüfer Çamur’la tanıştık. Bana eksik mekânları sıraladı. Elimde iki sayfadan fazla bir liste vardı. “Ne zamana lazım?” dedim, “Bir haftamız var ve henüz elimizde bir iki mekân dışında hiçbir şey yok.” dedi. Büyükada çekimleri tamamlanınca ekip İstanbul’a gelecekti. Gözüm korkmuştu, proje ile ilgili hiçbir bilgim yoktu, o gece odama çekilip senaryoyu okumaya başladım, senaryoyu okudukça işe bağlanmaya başladım, aşık oldum adeta, sabah 6 vapuruyla adadan ayrıldım ve durmadan mekan bakmaya başladım.

Her sabah ilk vapurla İstanbul’a gidip mekânları Nilüfer’e ve Faruk Teber’e gösteriyor, gece son vapurla adaya dönüyordum. İstanbul’da bir taraftan mekân bakıyor diğer taraftan da işi altı günde çekmek zorunda olduğumuz için o mekânları bir araya toplamaya çalışıyordum. Gece rüyalarımda İstanbul’a vapurla yaklaşan teknik ekibi görüyordum, “ Ee hadi nerede çekiyoruz? “ deyip üzerime geliyorlardı…
Ekip, ada çekimlerini bitirdiğinde her şey hazırdı. Her yeni bölümünü dört gözle beklediğim senaryodan bir sürü yeni mekân çıkıyor; İstanbul’u dört dönerek hepsini gecikmeden bulup önce sanat ekibine ardından da çekim ekibine devrediyordum. Ekipteki herkes en az benim kadar zevkle ve tastamam yapıyordu işini. Bu yüksek motivasyonun tek nedeni ömrüm boyunca asla unutmayacağım “Hatırla Sevgili” ruhuydu. Bir daha böyle bir ruh yakalanabilir mi bilemiyorum.Dizinin her bölümünde 15 kadar ana mekân, 20’nin üzerinde bölüm mekânı ve en az o kadar dış çekim mekânı vardı. 1960’lardan 1980’lere uzanan hikâyede, İstanbul’un neredeyse tüm tarihi mekânlarını kullandık.

Ana mekânlarımız.. Zeyrek Sokakları ve bu civarda bulunan üç farklı konak; Tarabya’daki “Maya Hanım’ın Meşhur Evi”; Çukurcuma ve Cihangir’de çeşitli sokaklar, evler, dükkânlar (-ki içlerinden biri meşhur pastanemizdir); ve son olarak da Beykoz Kundura Fabrikası’ydı. Beykoz Kundura Fabrikası’nı oldukça yaygın ve etkin kullanan ilk ekiptik. İdari işler binasında; karakol, avukat ofisleri, gazete sahnelerini, meşhur çek binasında; solcu ve ülkücü derneklerini, deri tabakhanelerinde; cezaevini, misafirhane binasında da Yassıada sahnelerini çekiyorduk. Menderes’in yargılandığı mahkemeyi ise birebir ölçekte dekor olarak kurduk. Bunun dışında eski İstanbul bloğu en sık çalıştığımız yerler arasındaydı... İstanbul Erkek Lisesi, Gazeteciler Cemiyeti, Büyük Postane, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Valiliği, Sepetçiler Kasrı, Çapa Öğretmen Okulu, Süleymaniye, Balat ve Fener’deki birçok tarihi bina “Hatırla Sevgili’ye ev sahipliği yaptı.

Özellikle öğrenci olaylarını anlatmaya başladığımız dönemde, Dolmabahçe Meydanı, Taksim Meydanı, Beyazıt Meydanı, Akaretler Caddesi ve Bankalar Caddesi’nde ortalama 700-800 figürasyonlu sahneler çektik. Hem de neredeyse her bölüm. Bir zaman sonra İl Emniyet Basın Büro ile iyice arkadaş olduk. Yine bir gün Vatan Emniyet’e izin için gittiğimde Komiser bana; “Ali Bey bu haftaki fanteziniz nedir, nereyi yakıp yıkacaksınız?” diye bizden artık illallah geldiğini nükteli bir biçimde ifade etmişti ama her zamanda yardımcı oldular, haklarını yiyemem. Şimdi aynı sahneleri reel mekânlarında çekebileceğimizi pek sanmıyorum.

Oyuncusuyla, senaryo ve teknik ekibiyle, gece gündüz demeden arı gibi çalışan bir kadro vardı. Bu ekibi motive eden tek şey “Hatırla Sevgili Ruhu’ydu”. 80 ve 90 jenerasyonuna ilk kez yakın tarihin kapaklarını açtıran, ilgi duyduran da bu ruhtu.



Yorum yazın:


Arama