Sevda Tepesi'nde bir çekimden yönetmen Ümmü Burhan ve Cansel Elçin.
"Peki, bize anlatacağınız ilginç bir anınız var mı?" dedik, 3 tane birden anlattı.
Sevda Tepesi
“Hatırla Sevgili’de efsane bir mekân vardır. Ahmet’le Yasemin’in gizlice buluştukları, seviştikleri, Ömer Hayyam’ın “Bulut geçti, gözyaşları kaldı çimende, gül rengi şarap içilmez mi böyle günde?“ dizeleriyle özdeşleşen meşhur “Sevda Tepesi”...
Senaryoda mekânı ilk okuduğumda aklıma hemen lise yıllarında okul kırıp adaya bira içmeye gittiğimiz lunapark tarafındaki kayalık geldi. Orada gün batımında deniz, bakır rengine döner, inanılmaz bir ışık dansı oluşur, muhteşem bir resim verirdi. Mekânı sevgili Ümmü ile paylaştım ve Sevda Tepesi’ni orada çekmeye karar verdik. Mekân yayınlandığı andan itibaren artık bir efsaneydi.
Projenin bitiminden yıllar sonra eşimle bir değişiklik olsun diye iki günlüğüne adaya gitmeye karar verdik. “Hatırla” döneminde sıkça çekime gittiğimiz Splendid otele yerleştik ve fayton turu yapmaya karar verdik. Nereye gideceğimize karar verme aşamasında, kararsızlığımızı gören faytoncu yanımıza geldi ve “Sizi Sevda Tepesi’ne götüreyim, çok güzel, efsane bir yerdir, ‘Hatırla Sevgili’yi izlemiş miydiniz?, şimdi bütün sevgililer oraya gidip vakit geçiriyor.” dedi. İçime güzel, sıcak ama buruk bir duygu yayıldı. Faytoncuya hiç bir şeyden bahsetmedim, “Hadi götür bizi oraya.” dedim. Sevda Tepesi’ne vardık. Faytoncu “Bir resminizi çekeyim, herkes burada resim çektirir.” dedi. Fotoğrafımız da çekildikten sonra yolumuza sessiz sedasız devam ettik.
Taksim Meydanı
Bir gün şirketteyiz, sevgili Tomris Giritlioğlu Taksim Meydanı’nın siyah beyaz bir fotoğrafını elinde gezdiriyor. Mevzuyu anladım ve hemen nasıl yaparız diye planlamaya başladım. Çorumlu işçilerin önce Ankara, ardından İstanbul’a yürüyerek, Taksim Meydanı’na çıkışlarını ve ilk kez öğrenci hareketiyle işçi hareketinin birleştiği sahneyi çekecektik. Üstelik bu Deniz Gezmiş’i ilk kez göreceğimiz sahneydi. Kısa zamanda sıkı bir çabayla izinleri tamamladık ve ertesi pazar çekim için sete çıktık. Sabahın beşinde; 120 kişilik teknik ekip, 4 kamera ve 900 figürasyonla birlikte çekim hazırlıkları başladı. Atlı polislerimiz ve dönem araçlarımızla birlikte tüm meydana yayıldık. Resmi polis tüm meydanı bizim için çevirdi ve çekim başladı. İki saat kadar sonra bizimle ilgilenen ikinci sınıf emniyet amiri yanıma geldi ve “TKP Galatasaray Lisesi’nin önünden yürüyüşe geçti, 10 dakikaya burada olurlar.” dedi. Ben şaşkınlıkla “Ee ne yapacağız?” dedim. Amir “Bildiri okuyup dağılacaklardır.” dedi. Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü, bu devasa organizasyon bir dağılırsa bir daha toparlanamazdı. Üstelik kasetin yayına yetişme derdi vardı. Polis barikat kurdu, TKP geldi, sözcüleriyle konuşmaya başladık. Bizim ekip arkada hemen hemen aynı mevzuların 50 yıl öncesini çekiyor, karşımda ise günümüzdeki hali duruyordu. Neyse ki derdimizi anlattık. İnsanların bu projeyle sivil hareketlerin anlamına kulak kabarttığını, “Darağacında Üç Fidan”ın bu diziyle üç baskı daha yaptığını söyledik. Sağduyu galip geldi. TKP, meydana girmeden bildirisini hemen orada okuyup dağıldı. Biz de o gün, işimizi ucu ucuna tamamlayıp dağıldık.
Dolmabahçe / 6. Filo
6. filonun denize atılışını çekeceğiz. Sancılı bir sürecin ardından Mili Saraylar, Valilik, Emniyet, Trafik, Müftülük ve oradaki çay bahçesinden izin aldık. Çekimden bir önceki gece sabaha karşı, çay bahçesinin bulunduğu ve araçlarla tıka basa dolu meydanı bomboş hale getirdik. Sabaha karşı sahada geziyorum, dönemin Valilik Basın Danışmanı aradı. O saatte arayınca haliyle beni bir panik sardı. Danışman; “İyi sabahlar Ali, biliyorsun orası aslında bir helikopter pistidir, başbakan çalışma ofisine havayolu ile geldiği zaman orayı boşaltıyoruz, helikopterle oraya iniyor, yarın da helikopterle gelecek.” dedi. Şok oldum, gözüm yerdeki kocaman “H” harfine takıldı, bir süre sessizce seti hazırlayan arkadaşlarımı ve yüzlerce figürasyonu izledim, sessizliği danışman bozdu, “Ali, orda mısın? Ha ama şimdi biz karşı tarafla da konuştuk, helikopter sizin çekimi etkilememek için İnönü Stadı’na inecek, başbakan oradan geçecek” dedi. Bir anlık taşikardiden sonra kendime geldim. O gün helikopter stada indi, hatta başbakan çalışma ofisine girmeden önce bir süre çekimleri izledi.